Volume: 3  Issue: 3 (2015)
Hide Abstracts | << Back
ORIGINAL RESEARCH
1.
Relationship between nasal septal deviation and complaints in patients with nasal obstruction
Pages 87 - 90
İbrahim Korhan
AMAÇ: Bu çalışmada burun tıkanıklığı ile başvuran nasal septum deviasyonu (NSD) olan hastalarda deviasyon ve şikayetler arasındaki ilişki ve NSD tipinin burun tıkanıklığı şiddeti üzerinde etkisi olup olmadığı araştırıldı.
YÖNTEMLER: Nisan 2013 - Haziran 2013 tarihleri arasında kliniğimize burun tıkanıklığı yakınması ile başvuran ve NSD tanısı konulup cerrahi tedavi önerilen 65 hasta (45 erkek, 20 kadın; ort. yaş 36.6 yıl; dağılım 18-67 yıl) çalışmaya dahil edildi. Hastalar görsel analog ölçeği ve Mladina sınıflaması kullanılarak değerlendirildi.
BULGULAR: Hastaların 20’sinde (%30.8) tip 2, 10’unda (%15.4) tip 3, dördünde (%6.2) tip 4, 20’sinde (%30.8) tip 5, birinde (%1.5) tip 6 ve 10’unda (%15.4) tip 7 NSD saptandı. Deviasyon tipleri ile yaş ve cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmaz iken (p=0.1), NSD tipi ile burun tıkanıklığı şiddeti arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p=0.000).
SONUÇ: Burun tıkanıklığı olan hastalarda NSD tipi dahil tüm parametreler değerlendirilmelidir. Cerrahi kararı verilirken burun tıkanıklığının şiddeti, tarafı ve NSD tipi dikkate alınmalıdır.
OBJECTIVE: This study aims to investigate the relationship between deviation and complaints in patients with nasal septal deviation (NSD) admitted with nasal obstruction and whether NSD type affects severity of nasal obstruction.
METHODS: The study included 65 patients (45 males, 20 females; mean age 36.6 years; range 18 to 67 years) who admitted to our clinic with nasal obstruction complaint, were diagnosed as NSD, and advised surgical treatment between April 2013 and June 2013. Patients were evaluated using visual analog scale and Mladina classification.
RESULTS: Of the patients, type 2 NSD was detected in 20 (30.8%), type 3 NSD was detected in 10 (15.4%), type 4 NSD was detected in four (6.2%), type 5 NSD was detected in 20 (30.8%), type 6 NSD was detected in one (1.5%), and type 7 NSD was detected in 10 (15.4%). While no statistically significant difference was detected between deviation types and age or sex (p=0.1), a statistically significant difference was detected between NSD type and severity of nasal obstruction (p=0.000).
CONCLUSION: All parameters including NSD type should be evaluated in patients with nasal obstruction. Severity and side of nasal obstruction, and NSD type should be considered when deciding for surgery.
[Abstract] [Full Text] [CrossRef]  (Article In Turkish) (2938 accesses)

2.
Odor identification test for Turkish society
Pages 91 - 96
Volkan Bilge Yiğit, Fikret Çınar, Cenk Evren, Mehmet Birol Uğur, Yalçın Özdemir
AMAÇ: Bu çalışmada Türk halkının tanıdığı kokuların tespit edilmesi ve bu kokuların koku hastalıklarına yönelik standardize edilmesi amaçlandı.
YÖNTEMLER: Aktif enfeksiyon geçirmeyen ve butanol eşik testini geçen 200 kişiye (103 erkek, 97 kadın; ort. yaş 35.72 yıl; dağılım 15-60 yıl) koku testi uygulandı. Roll-on kapaklı şişelere konulan 20 farklı koku kurutma kağıtlarına aynı miktarda sürülerek deneklere koklatıldı ve çoktan seçmeli altı seçenek eşliğinde kokunun ne kokusu olduğu soruldu.
BULGULAR: Tanımlama puanı çilek, muz, gül, nane, karanfil, tarçın, limon, portakal, lavanta ve sarımsak için %65’in üzerinde; fesleğen, elma, şeftali, leylak, ardıç ve çörek otu için %20 ila %65 arasında; mersin, melisa, kakule ve iğde için %20’nin altında idi.
SONUÇ: Türkiye’de uygulanacak koku testlerinde temel koku seçenekleri olarak çilek, muz, gül, nane, karanfil, tarçın, limon, portakal, lavanta ve sarımsak kokusu uygundur.
OBJECTIVE: This study aims to determine the odors recognized by Turkish people and standardize these odors for odor diseases.
METHODS: Odor test was implemented to 200 individuals (103 males, 97 females; mean age 35.72 years; range 15 to 60 years) who have not experienced active infection and have passed the butanol threshold test. Twenty different odors contained in bottles with roll-on caps were smelled by the subjects by rubbing in equal amounts on blotting papers and subjects were asked what the odor was accompanied by six multiple choice alternatives.
RESULTS: Identification score was above 65% for strawberry, banana, rose, mint, clove, cinnamon, lemon, orange, lavender, and garlic; between 20 to 65% for basil, apple, peach, lilac, juniper, and nigella; and below 20% for myrtle, melissa, cardamom, and elaeagnus.
CONCLUSION: Odors of strawberry, banana, rose, mint, clove, cinnamon, lemon, orange, lavender, and garlic are suitable as basic odor choices in odor tests to be performed in Turkey.
[Abstract] [Full Text] [CrossRef]  (Article In Turkish) (2779 accesses)

3.
Middle ear pathologic findings in exploratory tympanotomy and their audiologic effects
Pages 97 - 104
Mustafa Paksoy, Banu Atalay Erdoğan, Hüseyin Baki Yılmaz, Arif Şanlı, Sevtap Akbulut, Hilmi Yılmaz
AMAÇ: Bu çalışmada ossiküler fiksasyon veya devamsızlığın sıklığı, uygulanan cerrahi işlemler ve protez boyutları ile bunların odyolojik etkileri araştırıldı.
YÖNTEMLER: Bu retrospektif çalışmaya kondüktif işitme kaybı olan ve etyolojinin keşfi için Haziran 2001-Mayıs 2015 tarihleri arasında ameliyat edilen 95 hasta (21 erkek, 74 kadın; ort. yaş 37 yıl; dağılım 11-67 yıl) dahil edildi. Hastalar ameliyat öncesinde ossiküllerin ve timpanik membran mobilitesinin tespit edilmesi için mikroskop ve pnömatik otoskop ile incelendi; işitme kayıplarının derecesi odyometri ile tanımlandı. Hastalar ameliyat sırasında ossiküler fiksasyon, dislokasyon, malformasyon ve diğer patolojik süreçler açısından değerlendirildi.
BULGULAR: Orta kulak patolojileri bakımından hastaların %63.1’inde normal ossiküler zincir, %29.4’ünde ossiküler devamsızlık, %55.7’sinde otosklerotik stapes fiksasyonu, %35.7’sinde skleroz ve hiyalin, %27.3’ünde mukozal köprü, %4.2’sinde anterior malleolar ligament kalsifikasyonları, %4.2’sinde fasiyal sinir dislokasyonu, %4.2’sinde ossiküloplasti geçmişi, %2.1’inde perilenf fistülü, %1.05’inde kolesteatom ve orta kulak hemanjiomu vardı. Ameliyat sırası komplikasyonların oranı %29.4 idi ve bunların %16.8’i timpanik membran yırtılmasını, %11.5’i korda timpani kopmasını ve %1.05’i ilaç alerjisini içeriyordu. Ameliyat öncesi saf ton ortalaması 59 dB hava kondüksiyonu, 23 dB kemik kondüksiyonu ve 36 dB hava-kemik aralığı gösterdi.
SONUÇ: Çalışmamızın bulgularında işitme kaybı düzeyleri, timpanogram tipleri ve orta kulak patolojisi tipleri arasında ilişki görülmedi. İşitme kaybının nedenleri otoskleroz ve ossiküler devamsızlık idi. Çoğu hastada fiksasyon veya devamsızlık gibi ossiküler disfonksiyon nedenleri ancak ameliyat sırasında tespit edilebilir.
OBJECTIVE: This study aims to investigate the frequency of ossicular fixation or discontinuity, applied surgical procedures and prosthesis sizes, and their audiologic effects.
METHODS: This retrospective study included 95 patients (21 males, 74 females; mean age 37 years; range 11 to 67 years) with conductive hearing loss operated for exploration of etiology between June 2001 and May 2015. Patients were examined preoperatively with microscope and pneumootoscopy to determine ossicles and tympanic membrane mobility, and degree of their hearing loss was identified by audiometry. Patients were evaluated for ossicular fixation, dislocation, malformation, and other pathologic processes intraoperatively.
RESULTS: In terms of middle ear pathologies, 63.1% of patients had normal ossicular chain, 29.4% had ossicular discontinuity, 55.7% had otosclerotic stapes fixation 35.7% had sclerosis and hyaline, 27.3% had mucosal bridge, 4.2% had anterior malleolar ligament calcifications, 4.2% had facial nerve dislocation, 4.2% had previous ossiculoplasty, 2.1% had perilymph fistula, 1.05% had cholesteatoma and middle ear hemangioma. Rate of intraoperative complications was 29.4% including 16.8% for tympanic membrane tearing, 11.5% for chorda tympani severed, and 1.05% for drug allergy. Preoperative pure tone average revealed an air conduction of 59 dB, bone conduction of 23 dB, and air-bone gap of 36 dB.
CONCLUSION: Our study findings showed no correlation between hearing loss levels, tympanogram types, and types of middle ear pathology. Causes of hearing loss were otosclerosis and ossicular discontinuity. Reasons for ossicular dysfunctions such as fixation or discontinuity may be detected intraoperatively in most patients.
[Abstract] [Full Text] [CrossRef]  (Article In English) (1833 accesses)

4.
Our approach to deep neck abscesses of dental origin
Pages 105 - 109
Muhammed Furkan Sökmen, Alper Nabi Erkan, Serkan Yılmaz, Fulya Özer, Cüneyt Yılmazer, Haluk Yavuz, Cem Özer, Fatma Çaylaklı, Can Alper Çağıcı, İsmail Yılmaz
AMAÇ: Bu çalışmada diş kökenli derin boyun apselerine yaklaşımımız gözden geçirildi.
YÖNTEMLER: Temmuz 2008 - Temmuz 2014 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi Kulak Burun Boğaz Kliniği’ne diş kökenli derin boyun apsesi nedeni ile başvuran ve yatırılarak tedavi edilen sekiz hastanın (3 erkek, 5 kadın; ort. yaş 40.5±12.1 yıl; dağılım 22-59 yıl) dosyası retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, muayene ve görüntüleme bulguları ve ameliyat notları değerlendirildi.
BULGULAR: Hastalardan ikisinde parafarengeal bölgede, birinde submandibüler bölgede, birinde sublingual bölgede, ikisinde mastikatör bölgede, birinde hem submandibüler hem sublingual bölgede ve birinde de hem mastikatör hem de submandibüler bölgede apse geliştiği görüldü. Apselerin kökenleri bir hastada üst molar diş, diğerlerinde alt molar diş idi. Medikal tedaviye yanıt vermeyen apseler cerrahi olarak tedavi edildi.
SONUÇ: Diş enfeksiyonları yeterli tedavi edilmedikleri takdirde yaşamı tehdit edici derin boyun enfeksiyonu ve apselerine dönüşebilmektedir. Erken aşamalarda medikal tedavi ve hastalıklı diş tedavisi yeterli olabilirken komplikasyon gelişmesi halinde medikal tedaviye ilaveten cerrahiye gereksinim duyulabilir.
OBJECTIVE: This study aims to review our approach to deep neck abscesses of dental origin.
METHODS: We retrospectively analyzed files of eight patients (3 males, 5 females; mean age 40.5±12.1 years; range 22 to 59 years) who admitted to Başkent University Adana Teaching and Research Center Ear-Nose-Throat Clinic between July 2008 and July 2014 due to deep neck abscess of dental origin and were administered in-patient treatment. We evaluated patients’ demographical features, examination and imaging findings, and surgery notes.
RESULTS: Of the patients, we observed that abscess developed in parapharyngeal zone in two, submandibular zone in one, sublingual zone in one, masticatory zone in two, submandibular and sublingual zones in one, and masticatory and submandibular zones in one. Origins of abscesses were upper molar tooth in one patient and lower molar tooth in others. Abscesses which did not respond to medical treatment were treated surgically.
CONCLUSION: Infections of the teeth may transform into life threatening deep neck infections and abscesses if not treated adequately. While medical treatment and treatment of the tooth with disease may be sufficient at early stages, surgery in addition to medical treatment may be required if any complication develops.
[Abstract] [Full Text] [CrossRef]  (Article In Turkish) (6553 accesses)

CASE REPORT
5.
A rare complication of adenoidectomy: inflammatory nasopharyngeal polyp
Pages 110 - 112
Emre Günbey, Hediye Pınar Günbey
Nazofarenkste görülen enflamatuar polipler genellikle maksiller ve etmoid sinüslerden köken alır. Nazofarenkste tüylü ve vasküler polipler görülebilmektedir, ancak bildiğimiz kadarıyla nazofarenksten köken alan enflamatuar polip daha önce bildirilmemiştir. Bu yazıda, adenoidektomi sonrası gelişen enflamatuar nazofarenks polipli üç yaşında bir hasta sunuldu ve çocukluk yaş grubunda nazofarenks kitlelerinin ayırıcı tanısında yer alacak yeni bir klinik tablo tanımlandı.
Inflammatory polyps seen in the nasopharynx usually originate from the maxillary and ethmoid sinuses. Hairy and vascular polyps can be seen at the nasopharynx; however, to our knowledge, inflammatory polyps originating from the nasopharynx have not been reported previously. In this article, we present a three-year-old patient with inflammatory nasopharyngeal polyp developing after adenoidectomy and define a new clinical entity which will take place in differential diagnosis of nasopharyngeal masses in childhood.
[Abstract] [Full Text] [CrossRef]  (Article In Turkish) (2046 accesses)

6.
A rare cause of persistent facial pain: ectopic tooth in nasal cavity
Pages 113 - 116
Ethem Şahin, Mehmet Emre Dinç, Denizhan Dizdar, Seçkin Ulusoy
Nazal kavitede ektopik diş morbidite riskini artırabilir ve erken tanısı önemlidir. Ancak bazen atipik semptomlar nedeni ile tanı ve tedavisi gecikebilmektedir. Bu yazıda, yüzde persistan ağrı ve tekrarlayan sinüzite neden olan, nazal kavitede ektopik diş olgusu sunuldu. Tanı bilgisayarlı tomografi ile doğrulandı ve ektopik diş endoskopik olarak eksize edildi.
Ectopic tooth in the nasal cavity may increase risk of morbidity and its early diagnosis is important. However, sometimes its diagnosis and treatment may be delayed due to atypical symptoms. In this article, we report a case of ectopic tooth in nasal cavity causing persistent facial pain and recurrent sinusitis. Diagnosis was verified with computed tomography and the ectopic tooth was excised endoscopically.
[Abstract] [Full Text] [CrossRef]  (Article In Turkish) (1723 accesses)

REVIEW
7.
Approach to pediatric cervical lymphadenopathy
Pages 117 - 121
Zahide Mine Yazıcı
Servikal lenfadenopati pediatrik nüfusta yaygın olarak görülür; sağlıklı çocukların yaklaşık %38 ila %45’inde ele gelen lenfadenopati bulunabilir. Esasen, doğru bir insidans vermek zordur çünkü viral üst solunum yolu hastalıklarından sonra görülüp kendini sınırlayan bir patolojidir. Ayırıcı tanısında birçok hastalık olabileceği için ayrıntılı öykü ve fizik muayene doğru tanıyı koymaya yardımcıdır. En sık rastlanan neden enfeksiyondur.
Cervical lymphadenopathy is common in the pediatric population; palpable lymphadenopathy may be present in approximately 38 to 45% of healthy children. In fact, it is difficult to give a true incidence since it is a pathology that is seen after viral upper respiratory diseases and limits itself. Detailed history and physical examination assist in establishing a correct diagnosis since many diseases may be involved in its differential diagnosis. The most common cause is infection.
[Abstract] [Full Text] [CrossRef]  (Article In Turkish) (4225 accesses)